erülke

Cumartesi, Haziran 23, 2007

Çarşamba'yı Sel Aldı


Çarşamba'yı Sel Aldı
Originally uploaded by meliha`.

ahmet, abdal deresi’nin kıyısında yerleşmiş yoksul köy ailelerinden birin oğluydu. baharla birlikte -yıllarca süren- karasevdası karşılık bulmuş, melek, kalbini açmıştı. kısa zamanda yüzük takıp nişanlandılar.
ahmet, yapraklar sararmaya durduğunda orduya yollandı; melek ise gözyaşlarıyla baş başa kaldı. ağa oğlu mehmet ali, melek’e gözkoydu. ahmet’in arkadaşları, ne kadar uyardılarsa kâr etmedi. melek reddetti, mehmet ali’yi. bunun üzerine ağa oğlu adamlarıyla melek’i dağa kaldırdı. kötü haberi kuşlar uçurdu ahmet’e... kısa günde uçageldi aşkın delikanlısı. kuşandı atını, silahını; arkadaşlarıyla düştü yollara. dağ tepe demedi, gece gündüz melek’i aradı.
“meleeeeeek... meleeeeeek...” diye çığıra çığıra sesi uçtu.
önce bir çakal yağmuru uç verdi. sonra şimşek, şimşek içinden çıktı; çatırdadı koca gökyüzü. işınlar, sonsuz yeşil ovayı renkten renge soktu... ne yağmur, ne silinen izler, aşkın atlılarını durduramadı.
tufan ikinci kez yaşanıyordu sanki. yağmur yeşilırmak’ı boğuverdi. o uçsuz bucaksız ova kaynayarak akan bir göle dönüştü. caniklerden aşağılara doğru bir çığ gibi önüne kattığı herşeyi sürükledi sel... evler, insanlar, bebe
beşikleri, hayvanlar, öküz arabaları, ağaçlar, büyük küçük kayıklar çaltı burnuna doğru sürükleniyordu...

birden duruverdi yağmur. güneşle parladı yeşil cenneti. usul usul bir gökkuşağı belirdi... sular günbegün çekildi... çekildikçe hayat yeniden kurulmaya başladı.... yaralar sarılıyor, evler onarılıyordu... abdal deresi’nin –yeşilırmak’a katılmak üzere- döküldüğü yamanın başında ahali toplaşmaya başladı. derenin eğimle indiği yamanın dibinde, büyük bir kaya parçası vardı; onun üstünde ise iki insan. melek ile ahmet’ti onlar. el ele tutuşmuş, sırtüstü öylece yatıyorlardı. ahali, sel acısını unutmuş, onlara yanıyordu... hüzün, yerini gözyaşına bıraktı... taş, yedi yerinden yarıldı ve her birinden bir servi boyu su fışkırmaya başladı. bu hazin aşka doğa gözyaşı döküyordu.
ahali, şaşkınlığın ardından, dualar okumaya başladı. dualar, içten mırıltılara, yüzyıllardır can alan sellerle örselenmiş insanların acısını dile getiren dizelere dönüştü...
işte rivayet ol rivayet. derler ve hikâye ederler ki, çarşamba’yı sel aldı türküsü bu acı mırıltılardan doğdu.
yedi yerinden su fışkıran kayanın olduğu yerde bir su değirmeni kuruldu. ve o yöre, o gün bugündür değirmenbaşı olarak anıldı. çınar ağaçlarının gölgelediği ahşap değirmenin yedi taşı vardı. yedi oluğuna su veren set üzerinden yedi kez yürümek, sağ ve sol omuz üzerinden yedişer kez su atmak uğur sayıldı. her hıdırellez’de bu yaşandı. 1970’lere, değirmenin yıkımına kadar bu gelenek sürdü.

Turgut Çeviker

Hiç yorum yok: